İZMİR ÇEŞME İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

24 Kasım 2014 Çeşme Cumhuriyet Meydanı ve Emir Çakabey Kültür Merkezindeki Program

Cumhuriyet Meydanı ve Emir Çakabey  Kültür Merkezindeki Program
24 Kasım 2014 Çeşme Cumhuriyet Meydanı ve Emir Çakabey  Kültür Merkezindeki Program

 

GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİNİ BELİRTEN KONUŞMA

Sayın kaymakamım, sayın garnizon komutanım, sayın belediye başkanım, sayın cumhuriyet başsavcım, kıymetli misafirler, değerli öğretmen arkadaşlarım; güzel Çeşme’mizde, öğretmenler günü kutlamaları çerçevesinde sizlere hitap etmekten onur duyduğumu belirtmek isterim.

Temmuz 1921. Tarih, yeni Türkiye’nin kaderinin tayin edileceği Sakarya Savaşına gebedir. Yunan ordusu Eskişehir’den çıkmış, doğuya doğru ilerlemektedir. Ankara’da sinirler gergindir. Kayseri’ye doğru göç başlamıştır.

İşte böyle, hassas ve kritik bir dönemde, ülke gayet normal şartlar içinde imişçesine, Mustafa Kemal, Ankara’da “I. Maarif Kongresi”ni toplar. Türk öğretmen temsilcilerini bir araya getirir. Kongre öncesinde Mustafa Kemal ´e, 4. Tümen Karargâhının felakete uğradığı ve komutanının şehit olduğu iletilir. Mustafa Kemal çok üzülür. Kongreye katılmaması teklif edildiğinde itiraz edip şöyle der: “Kendimizi yenilemek, ilerlemek ve günümüz medeniyetine ayak uydurmak zorundayız. Çağına uyamamış milletlerin hepsi sömürge, hiçbirinin istiklali yok. Bugün can havliyle kurtulmuş olsak bile yarın yine medeniyetin ayakları altında kalırız. Uğrunda binlerce çocuğumuzun canını verdiği bu Kurtuluş Mücadelesi boşa gitmiş bir gayret olur.” Kongrede yaptığı konuşmada ise şu sözleri söyler: “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir.”

İzmirliler 9 Eylül 1922 akşamı büyük kurtarıcılarını ağırlamaktadır. Herkes mutludur, neşelidir. Halide Edip Onbaşı, savaşın başından o güne kadar, en çetin günlerde beraber çalıştığı Başkomutanına bir ara yaklaşır, kendisini kutlar ve sorar: “Paşam, hayatınızın en büyük mücadelesini, nihayet tarihin kaydettiği en büyük bir zaferle bitirdiniz, ne kadar bahtiyarsınız kim bilir?” En içten övgüleri taşıyan bu sözlere Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği cevap, O’nun içindeki yanan ateşi gösterir: “Halide Hanım, mücadelemizin bence en küçük kısmını bitirdik. Geri kalmış halkımızın yetiştirilmesi ve milletimizin Batı medeniyeti seviyesine ulaştırılması için asıl ve büyük mücadelemize şimdi başlıyoruz.”

Yaklaşık bir ay sonra, düşmanlarını Mudanya Mütarekesini imzalamaya mecbur eden Türk Ordusunun Başkomutanı, Bursa’da, İstanbul´dan gelen öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmada, yaptıklarını bir kenara bırakıp, tekrar öğrenci olma özlemini şöyle dile getirir : “Şu an, sizlere en içten duygumu, izninizle söyleyeyim: İsterdim ki çocuk olayım ve sizin ışık saçan öğretim çevrenizde bulunayım. Sizden bilgileneyim ve siz beni yetiştiresiniz! O zaman milletim için, daha yararlı olurdum. Fakat ne yazık ki, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir arzu karşısında bulunuyoruz. Bunun yerine başka bir istekte bulunacağım: Bugünün çocuklarını yetiştiriniz! Onları memlekete, millete yararlı fertler yapınız! Bunu sizden istiyor ve rica ediyorum.” 

Konuşmasının devamında ise şöyle der: “…Ordularımızın kazandığı zafer,  sizin ordularınızın zaferi için yalnız bir ortam hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve sürdüreceksiniz ve kesinlikle başarılı olacaksınız.  Ben ve arkadaşlarım, sarsılmaz bir imanla sizi izleyeceğiz ve karşılaştığınız engelleri yıkacağız”

 

Görüldüğü gibi Atatürk, Türk inkılâbının her aşamasında öğretmenlere önemli görevler vermiş ve onlara olan güvenini her fırsatta yinelemiştir. Bugün çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin öğretmenleri olarak bize verilen görevleri hâlâ tamamlayamadığımızı düşünüyorum. Hatta işimizin artık daha da zor olduğunu belirtmek gerek. Artık düşmanlarımız ülkemize, çocuklarımıza farklı silahlar kullanarak saldırıyorlar. Milli benliğimizi, geleneklerimizi, değerlerimizi erozyona uğratan ve onların yerine kendi kültürlerini yerleştirmek isteyen istilacılar ile karşı karşıyayız. Öğrencilerimiz; sığ fikirlerin, bitmek bilmeyen içi boş televizyon programlarının, zaman öldüren anlamsız oyunların ve sosyal medyanın kıskacında. Teknoloji, onu verimli ve eğitici yönleriyle kullanamayan çocuklarımız için zihinlerini uyuşturan ve geleceklerini karartan bir unsur haline gelmekte. Biz çocuklarımızı bilinçlendiremezsek, onlara milli değerlerimizi anlatamaz, kafalarına hümanizmi, kalplerine sevgiyi yerleştiremezsek bunların yerini tehlikeli fikirler, anlamsız ideolojiler ve düşmanlıklarla doldurmaya hazır onlarca tehdit tetikte bekliyor. Bize her zamankinden daha büyük ve önemli görevler düşüyor.

Çok açık ki görevimiz sadece ders okutmak ve öğrencilere bilgi aktarmak değil. Görevimiz; sözlerimiz, davranışlarımız ve hatta yaşam tarzımız yoluyla çocuklarımıza aydın, çalışkan, erdemli ve eğitimli bir insan olmanın ne anlama geldiğini göstermektir. Sadece Atatürk’ün değil, milletimizin de bizden beklediği budur.

Kıymetli arkadaşlarım, 16 yıllık bir öğretmen olarak, bu gün, zaten hepimizin bildiği bu gerçekleri bir kez daha sizlere hatırlatmak istedim. Başöğretmen Atatürk’ün Ankara’da öğrenim gören gençlerle yaptığı bir toplantıda söylediklerini aktararak konuşmamı sonlandırmak istiyorum:

Arkadaşlar! Bu gece buradaki toplantımızı ve benim hakkımdaki derin duygularınızı Celâl Bayar çok güzel bir anlatımla bana bildirdi. Bu sırada dedi ki: “Siz genç arkadaşlar, yorulmadan beni takibe söz vermişsiniz.” İşte ben özellikle bu sözden çok duygulandım. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her yaratılmış için doğal bir durumdur. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevî bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.

Sizler, yani Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği, amacına, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir.

Hangi yaşta olursa olsun daima genç öğretmen arkadaşlarımın, Atatürk’ün işaret ettiği yüksek ideale hiç durmadan yürüyeceğine inancım tamdır.

Saygılarımla.

Suat AĞI

 

Çeşme İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü

İsmet İnönü Mah. 2122.Sok. No 18A ,Çevre Yolu Çeşme/İzmir , Kaymakamlık Binası Zemin Kat, Çeşme / İZMİR - 02327126645

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.